Solak - Zade Tarihinde Karamürsel

Solak - Zade Tarihinde Karamürsel

Solak - Zade Tarihi

Çavdarlı kavmi, Karahisar üzerine at sürüp, pazarını yağma eyleyince, Eskişehir’de bulunan şehzade Orhan Gazi’nin, bunu haber alır almaz, aklı başından gitti ve bir kaç süvari ile yıldırım gibi hareket ederek, Oynaş-hisarı yakınında, bu yüzsüzleri yakaladı. Bir çoklarını kılıçtan geçirdikten sonra, kumandanlarını esir aldığı gibi, diğer bir çoklarını da zencire vurdu. Bu şekilde Osman Gazi’nin yüksek eşiğine dönüp, bağlı olan esirleri de yol üzerinde, kendisine takdim eyleyince, Osman Gazi şerefli oğlunun böyle bahadır ve yiğit olduğunu görüp çok memnun oldu. Osman Gazi, akranlarından üstün olan oğlu Orhan’ın yiğitliğinin tasavvurlardan da üstün olduğunu görünce, ülke açarak nam kazanması için, daima zafer kazanan dost askerlerinin başına serdar tayin eyledi. Abdurrahman Gazi, Akçakoca, Konur Alp, ve Köse Mihal’i yanına arkadaş katarak, Sakarya suyu kenarında bulunan Karaciş hisarı üzerine gönderdi. Şehzade Orhan Gazi, Karaciş’e yaklaşınca, askerlerini üç bölüğe ayırdı. Bir bölüğü kalenin ardına geçip gizlendiler. Diğer bir bölüğü ormanlıkta saklandı. Geriye kalan asker ile kendisi kaleyi kuşatarak, bir kaç gün savaştıktan sonra, kaçmak üzere olduklarını kaledekilere hissettirdi. Kalede bulunan düşman, bunları gerçekten kaçıyor zannederek, ardlarına at koşturmaya başlayınca, gizli yerde olan yiğitler de düşmanın ardını aldı. Tekfur durumu anlayınca, geri dönüp kaleye kaçmak istedi. İslam gazileri tekfurun çevresini iyice sardılar. Sonunda hepsi zincire vuruldu ve ona tabi olanlar, kılıç altında telef oldular. Böylece hisar fetholunarak, Muhafazasına Konur Alp tayin buyuruldu. Yakınında Alp-suyu demekle meşhur bir hisar da fetholunup, ondan sonra Akyazı’nın ele geçirilmesine de hizmet sarf olundu. Akça Koca, Ayan suyunun kenarında Beş-Köprü’de olan palankayı kendisine karargah edinerek, o taraflara akınlar tertip etmeye başladı. Orhan Gazi de hediye ve armağanlar ile Yenişehir’de bulunan babasının hizmetine gelip, elini öpmek şerefine nail oldu. Konur Alp ise, defalarca Akyazı’ya akınlar edip, Tuz pazarını aldı. Evrence-belde ahalisi ile iki gün iki gece cenk ederek sonunda muzaffer oldu. Akçakoca’da, İzmit tarafında çok gayretler sarf ederek, Ak-ova’ya asker gönderip, pek çok yiğitlikler gösterdi. Hala bu havaliye Kocaeli denilmesinin sebebi budur. Kara-Tekin İznik’e tayin olunmuştu. Samsa Çavuş zaman zaman etraf ve civarlarını yakıp yıkmakla ve devamlı tazyik altında bulundurmakla, İznik hakiminin canını burnuna getirmişti. Bu yüzden tekfur, İstanbul tekfurundan yardım isteğinde bulunmuştu. İstanbul tekfuru da asker toplayarak, gemilerle bunları Yaylak-abad (Yalova)’a göndermişti. Gazi Abdurrahman Alp bundan haberdar olunca, ansızın bu kalabalığın üzerine baskın yaptı. Pek çoğunu kırdı.  Kaçanların da çoğu denizde boğuldular. Nihayet onlardan bir kaçı kahrolası tekfura keyfiyeti beyan ettikleri zaman, tekfur kederinden neredeyse ölecekti.

İznikmid şehri çok eski zamanlardan beri, gayet mamur idi. Makedonyalı olarak meşhur olan İskender’in doğum yeri olduğu dillerde zikredilmektedir. Havası güzel, çevresi rağbete değer. İznikmid şehri dört fersah sahası olan hayli büyük bir kazadır. Bir ucu ağaç denizine ulaşır. Hatta Karamürsel yakınlarında bulunan Dil çok meşhur olup, çok eski zamandan beri şehrin bir ucu orada imiş. Bu memleket Kayser’in evladından Palakonya adlı bir kıza intikal etmiş olup, onun idaresi altında idi. Akça Koca bu tarafların Kalelerini cihan padişahı Sultan Orhan’ın yüce fermanı ile fethetmeye say ü gayret göstermekten bir an bile geri durmazdı. İslam gazilerinin şevket ve tantanası o derece şöhret bulmuştu ki, düşman, zamana yüz çevirmiş ve çaresiz kalmışlardı. Müslümanlar günden güne çoğalarak fazlalaşınca, himmeti yüce şah, İznikmid kalesinin fethini arzu buyurdu. O tarafa azimet üzere iken Akça Koca’nın vefatı haberi geldi. Kandıra vilayetinde türbesi hala ziyaretgahtır.

Kocaeli’nin idaresi Gazi Süleyman Paşaya tevcih olundu. Gazi Süleyman Paşa ikbal ve saadetle İznikmid tarafına yöneldiler. Sakarya köprüsünden geçtiler; İznikmid’i elinde bulunduran Palakonya adlı kızın Klayan adı ile meşhur bir kardeşi vardı ki, Koyunhisarı’nda  oturturdu. O havalide bulunan Müslümanlara eziyet ve tecavüz etmekle, onun şerrini def için Uygur Alp ve Kara Ali adlı iki yiğidi bir miktar asker ile adı geçen hisarı muhasara eylemek üzere gönderdiler. Kalenin karşısına geldikleri sırada, Klayan inadında ısrar edip, son derece mağrur olarak gelenlere karşı durdu. Muharebe esnasında gözüne bir ok dokundu ve kale burcundan tepesinin üzerine hendek içine düştü. Onun ölümü ile kale halkına korku galip geldi. Can havli ile aman istediler.  Gaziler de aman verdikten sonra, sevinçle hisarı zaptedip, Klaya’ın başını vücudundan ayırdılar. Hemen padişahın dergahına ulaştırdılar.

Gücü cihanı tutan padişah hazretleri de henüz İznikmid önüne yeni gelmişlerdi. Onun bir işareti ile Klayan’ın başını bir kargıya takarak, hisara karşı dike-koydular. Kale içinden kız kardeşi bunu haber alınca, inleyerek ve zarı zarı ağlayarak aklı başından gitti. Çaresiz hisarı teslim eyledi ve aman ile dışarı çıktılar. Gemilere binerek İstanbul’a çekilip gittiler. Bu hisar böylece kolay bir şekilde fetholununca, Aydos kalesi buraya gayet yakın olduğu için padişahın emriyle tamamen harap edildi ve yıktırıldı.

İznikmid’de bulunan kiliseler ve düşmanlara ait mabedler, mescid ve ibadetgaha çevrildi. Bir kiliseleri de güzel bir medrese haline getirildi. Çevresinde bulunan köyler bu medreseye evkaf olundu. İznikmid’e tabi Hereke adındaki kale, İstanbul yolu üzerinde bulunuyordu. Kale hala haraptır. Cihan padişahı, Timurtaş’ın babası Ali bey’i, bir miktar askerin başına kumandan tayin ederek, bu hisarın üzerine gönderdi.

Ali bey, askerleri ile gelip kaleyi muhasaraya başlayınca, hisardakiler aman istediler. Aman verilerek barış yapıldıktan sonra, hisar teslim alındı. Askerler burasını terk ettiler. Reayası yerinde kaldı.

 

[1] Solak - Zade Mehmet Hemdemi Çelebi (? - 1657/1658 ),”Solak - Zade Tarihi”, Hazırlayan Dr.Vahit Çabuk, Kültür Bakanlığı Yayınları: 1088,Kaynak Eserler Dizisi: 34, Cilt:1,Ankara 1989,İlgili bölümler 21-22-26-27’inci sayfalardan alınmıştır.